Aynı dili konuşmamıza rağmen anlaşmak neden bu kadar zor? Nerede yanlış yapıyoruz? Kendimizi iletişimle var eden canlılar olarak yaşadığımız iletişim sıkıntıları hem özel hayatımızı hem de iş hayatımızı olumsuz olarak etkileyebiliyor.
İlişkide her şey yolunda giderken bile bazen anlatamamak, anlaşılamamak ya da yanlış anlaşılmak bizi zorlayabiliyor. Güzel haber şu ki bunların önüne geçebilmek için yapabileceğimiz şeyler var; o da iletişim becerilerimizi geliştirmek.
Aktif Dinleme
İletişimin en temelinde “dinleme” yatar. Hadi canım?! diyebilirsiniz ama bir düşünelim bakalım gerçekten dinliyor muyuz? Duymakla karıştırıyor olmayalım dinlemeyi? Ben bu yazıyı yazarken geçen arabanın sesini, cıvıldayan kuşları, yan komşunun düşürdüğü anahtarın sesini duyuyorum ama dinlemiyorum. Duymak pasiftir, ister istemez duyarız ve dikkat gerektirmez. Ama dinleme öyle değil. Dinleme aktif olmalıdır, dikkatimizi vermemiz gerekir. Dinleme karşımızdaki kişinin söylediği kelimeleri duymanın ötesine geçerek anlamaya çalışmayı içerir. Bu çok basit gibi dursa da çoğu insan dinlemiyor, konuşmak için sırasının gelmesini bekliyor. Karşısındaki konuşurken kendi söyleyeceklerini toparlamaya çalışıyor. Hal böyle olunca da iletişim çıkmaza giriyor. Dinlemek konuşmada tüm benliğimizle ve duyularımızla bulunmayı gerektirir. Bu hiç kolay bir şey değildir; elbette dikkatimiz dağılabilir. Karşımızdaki konuşurken biz akşam ne yiyeceğimizi düşünürken bulabiliriz kendimizi ya da telefonun yanan ışığı mesajın kimden geldiğini merak etmemize yol açabilir. Bunlar asla olmamalıdır diyemeyiz çünkü insanın aklına her an her şey gelebilir, bu üzerinde tam kontrol sağlayabileceğimiz bir şey değildir. Ancak yapabileceğimiz en iyi şey olanı biteni fark etmektir. Önce dikkatimizin dağıldığı ve karşımızdaki kişiden başka yerlere kaydığı yerleri fark edelim. Sonra da kendimizi konuşmaya dönmeye, karşımızdakine odaklamaya çalışabiliriz. Bazen olur bazen olmaz ancak deneye deneye iletişimin bu en temel esasında kendimizi geliştirebiliriz. Karşımızdakini gerçekten dinlediğimizde olumlu bir etkileşim kurulur. İnsanlar dinlenip dinlenilmediklerini anlarlar, siz de anlıyorsunuzdur. Karşımızdaki kişinin bizi dinlediğini, anlamaya çalıştığını hissettiğimizde iyi hissederiz. Hatta bazen tek ihtiyacımız budur. Anlattıklarımıza bir yorum, sorunlarımıza bir çözüm önerisi istemeyiz de yalnızca bizi gerçekten dinleyen birinin olduğunu hissetmek isteriz.
Göz Teması Kurma
Hem etkili iletişim kurmanın hem de aktif dinlemenin en önemli bileşenlerinden biri de göz teması kurmaktır. İletişim hep sözlü olacak değil ya göz teması kurarak da karşımızdakine “senin için buradayım” deriz. Göz teması kurmak karşımızdaki kişiye orada olduğumuzu, onu dinlediğimizi anlatır. Burada kastedilen tabii ki rahatsız edici bir şekilde karşımızdakine dik dik bakmak, gözümüzü ondan ayırmamak değildir. Göz temasının önemini hepimiz biliriz aslında. Bir sokak röportajında bize etkili iletişim taktikleri nelerdir diye sorsalar tahmin ediyorum ki cevaplar arasında kendisini sıkça duyarız. O zaman online toplantılarda neden kameramızı açmıyoruz? Ya da dinleyicisi olduğumuz bir seminerde neden kameramız kapalı? Üzerimde pijama vardı, bir şeyler yiyordum, yatakta uzanıyordum gibi cevaplar veriyor olabilirsiniz bu soruma. Hepsini de anlayabilirim ancak iletişimin bu küçük ama önemli detayını nasıl feda ettiğimizi de görelim isterim. Online bir sunuma davetliysem katılımcılardan ilk ricam kameralarını açmaları olur. İsterlerse pijama giysinler, yemek yesinler ya da yataklarından bağlansınlar bunlar hiç önemli değil. Nasıl rahatlarsa öyle davransınlar. Ancak onları görebilmek, onlarla göz teması kurabilmek benim için çok önemli. Aktif dinleme ve göz teması kurma aslında hepimizin bildiği, uyguladığını sandığı ama uygulamadığı bir beceri gibi göründü şimdi gözüme.
Yansıtma
Karşımızdaki kişiyi dinlediğimizi yansıtmamız da iletişimin önemli bir bileşenidir. Yansıtma derken kast ettiğim şey onun söylediklerinden ne anladığımızı anlatmaktır. Arkadaşımız dün gece partneriyle yaşadığı bir tartışmada ne kadar kızdığını ve üzüldüğünü anlattığında ona zor bir gece geçirmiş olduğunu düşündüğümüzü söyleyebiliriz. Yansıtma ile karşımızdaki kişinin düşüncelerini, duygularını yakalamayı öğreniriz. Karşımızdaki kişinin de anlaşılmış hissetmesine yardımcı olmuş oluruz. Ancak bunu karşımızdakinin söylediklerini papağan gibi tekrarlayarak değil başka kelimelerle yapmalıyız. Bize ait kelimelerle, içten bir şekilde yaptığımızda aramızda olumlu bir etkileşim kurulur. Bunu yapmış olmak için yaptığımızda yapaylık hemen fark edilir, zaten kendi kulağınızı da tırmalar.
Bu yazıda geliştirebileceğimiz üç temel iletişim becerisini ele aldım: aktif dinleme, göz teması kurma ve yansıtma. Siz bu becerileri uygulamada nasıl olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Comentarios